Miras Hukuku hak kaybının yaşandığı, mağduriyetin sık sık gündeme geldiği belki de gerçek hayatta anlaşmazlıkların en çok yaşandığı hukuk dalıdır. Bu mağduriyetlerin yaşanmaması adına daha önceki makalelerimizde Miras Hukuku’yla ilgili birçok bilgiyi paylaştık. Bu makalemizde ise miras paylaşımında yaşanan hak kayıplarının giderilmesi için başvurulması gereken hukuki yollardan bahsedeceğiz.
Tenkis Davası
Miras bırakanın daha önce “Miras Paylaşımı” makalemizde bahsetmiş olduğumuz tasarruf özgürlüğünü aşarak saklı pay sahibi mirasçıların miras hakkına yaptığı tecavüzün giderilmesi ve miras bırakanın yaptığı tasarrufun kanuni sınırlar içerisine çekilmesini sağlayan davadır. Bu dava saklı pay tamamlanıncaya kadar önce ölüme bağlı tasarruflardan bu yetmezse en yeni tarihlisinden en eskisine doğru gidilmek üzere sağlar arası kazandırmalar hakkında açılır.
Tenkis davası açma hakkı, saklı paylı mirasçıların(istisnai olarak bu mirasçıların alacaklılarının) saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Saklı paylı mirasçıların alacaklılarının bu davayı açabilmesi için; saklı paylı mirasçı bu davayı açmamış olmalı, mirasçıya davayı açması için uygun bir süre verilmeli veya süre verilmesinin anlamsız olacağı kesin olarak belli olmalı ve alacaklının elinde mirasın açıldığı tarihten öncesine ait aciz vesikası olmalıdır. Borçlunun iflas etmesi durumunda dava açma hakkında iflas masası sahiptir. Alacaklılar açacakları tenkis davasında ancak kendi alacak miktarları kadar tenkis talebinde bulunabilirler.
Tenkis davasının davalıları miras bırakanın tasarruf oranını aşarak kanunen tenkise tabi tutulan kazandırmaların yapıldığı kişilerdir. Kazandırma birden fazla ve farklı kişilere yapılmış ise birden fazla davalı olur ancak mirasçı sonuçlarına katlanmak suretiyle bunların tümünü dava etmek zorunda değildir.
Ölüm tarihi itibariyle tereke değerinin tespiti yapılır. Tenkise konu malın değerinde azalma meydana gelmeden bölünmesi mümkünse, bölünebilen bu kısımların taraflar adına tesciline karar verilir. Ancak tenkise konu malın bölünmesi mümkün değilse, davalı dilerse parayı seçebilir(malın değeri davacı tarafından ödenir ve mal davacıya verilir) veya davalı malı seçebilir ( mal davalıda kalmakla beraber davalı davacıya saklı paya el atılan tenkisi gereken miktarı ödeyecektir). Bu takdirde, yeniden keşif yapılarak tenkis konusu malın karar günündeki değeri tespit edilir ve ortaya çıkan miktar sabit tenkis oranı ile çarpılarak saklı paya el atılan, tenkis edilecek bedel veya tasarruf edilebilir miktarlar bulunur.
Tapu İptal Davası
Muris Muvazaası, halk arasında daha çok “mirastan mal kaçırma” olarak bilinen murisin ölmeden önce belirli mallarını mirasçılardan bir tanesine tapuda bedelsiz olarak devretmesi durumudur. Öncelikle muvazaa, 2 kişinin diğer 3.kişileri yanıltmak amacıyla gerçekleştirilen ve anlaşmayı yapan 2 tarafında iradelerine uymadığından geçerli olmayan sözleşmelere denir. Bu şekilde hak kaybı yaşayan mirasçının başvurabileceği hukuki yollarla ilgili 01/04/1974 tarihli çok önemli Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararı vardır;
“Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicillinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılarının, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu`nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanun’un 507. ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 günlü ikinci toplantısında oyçokluğuyla karar verildi.”
Yargıtay’ın bu içtihatı birleştirme kararı ile göstermiş olduğu hukuki yol “Tapu İptal Davası”dır. Saklı pay oranı zedelenen veya hakkına zarar gelen davacı, murisin ölümünden sonra muris ile muvazaalı işlemi gerçekleştiren ya da bu kişinin malı devrettiği kötü niyetli 3.kişi olan davalıya karşı muvazaalı işlemi öğrenmesinden itibaren tapu iptal davasını açabilir. Bu davada zamanaşımı ve hak düşürücü süre yoktur! Geçerlilik şartlarına uygun resmi bağış sözleşmesinin yapılması, murisin borç senedi düzenlemesi, murisin taşınmaz üzerinde ipotek veya kira sözleşmesi yapması ve bunu tapuya şerh ettirmesi durumlarında Yargıtay’ında kabul ettiği görüş doğrultusunda tapu iptal davası açılamayacaktır. Şartların varlığı halinde bu durumlarda tenkis davası açılabilecektir.
Reddi Miras Davası
Murisin ölümü üzerine mirasçıların ölenin her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan hak ve yükümlülüklerini reddetmesine “reddi miras” denilmektedir. Murisin “borca batık” olduğu durumlarda mirasçıların bundan sorumlu olmaması için reddi miras kurumu vardır. Reddi miras ancak murisin ölümünden sonra yapılabilir, murisin ölümünden önce mirastan feragat sözleşmesi ya da miras hakkının temliki yapılabilir.
Herhangi bir şekil şartına bağlı olmaksızın murisin son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine mirasçıların kayıtsız ve şartsız olarak mirası reddettikleri yönündeki beyanları mirasın reddi sonuçlarını doğuracaktır. Miras kısmen reddedilemez, red beyanı mirasın tamamını kapsayacak şekilde olmalıdır. Bu şekilde mirasın reddedilebilmesi için mirasçının ayırt etme gücüne sahip ve ergin olması gerekmektedir. Özel yetkiye sahip temsilci ile de mirası reddedilebilir. Kayıtsız ve şartsız ileri sürülen beyanın bir istisnası TMK m.614’te düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre mirası reddeden mirasçılar kendilerinden sonra gelen mirasçıların mirasın resmi tasfiyesinden önce mirası kabul veya redde davet edilmelerini talep edebilir. Bu talep kendisine resmen tebliğ edilen mirasçılar bir ay içinde mirası kabul etmezse miras onlar tarafından da reddedilmiş sayılır ve miras artık iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.
Murisin ölümünden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren 3 aylık süre içerisinde mirasın reddi talebinde bulunulması gerekir. Bu süre hak düşürücü süredir ve bu süre içerisinde reddedilmeyen miras kabul edilmiş olur. Murisin alacak ve borçlarının kaydedildiği resmi defterin tutulduğu hallerde ret süresi, defteri tutan Sulh Mahkemesinin mirasçıları tereke hakkında kararlarını açıklamak üzere mahkemeye davet ettiği çağrının mirasçılara tebliğinden itibaren 1 ay olarak düzenlenmiştir. Defter inceleme süresi bittikten sonra mirasçı mirası reddettiğini, resmi tasfiye istediğini veya deftere göre ya da kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan etmelidir. Gerekli hallerde hakim ek süre verebilir.
Kural olarak mirası reddettikten sonra bundan dönmek mümkün olmamakla birlikte, BK m.23 çerçevesinde yanılma, aldatma, korkutma sonucu mirasçının ret beyanında bulunması halinde yapılan ret işlemi için iptal talebinde bulunulabilir.
Üç aylık ret süresinin dolması, feragat edilmesi veya tereke işlerine olağan yönetim dışında karışılması hallerinde miras ret hakkı düşer! Bu konuda emsal teşkil eden Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 04.04.2016 tarihli, 2015/12439 Esas, 2016/3994 Karar sayılı kararında “..murisleri … oğlu … adına kayıtlı taşınmazlardaki payları tapuda kendi adlarına intikal ettirdikleri ve aynı resmi senetle dava dışı …’a satmış oldukları anlaşılmıştır. Bu işlem TMK’nın 610/2 maddesine göre terekeyi sahiplenme anlamına gelen davranış olmakla davacının hükmen ret hakkı düşmüştür..” hükmüne yer verilmiştir.
TMK m. 605’e göre; Murisin ölümü tarihinde ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmişse miras reddedilmiş sayılır. Bu durumun tespiti mahkemeden her zaman istenebilir, bunun için bir irade açıklamasına gerek yoktur. Mirasın açılmasıyla mirasçılar geçici olarak terekeyi bir bütün halinde kazanırlar, ret süresini mirasçıların susarak geçirmesi halinde mirası reddettikleri kabul edilir. Mirasın bu şekilde hükmen reddi halinde tereke alacaklılarının dava açıldığı zamandaki yerleşim yeri Asliye Hukuk Mahkemesi görevli mahkemedir.
Malvarlığı borçlarını ödemeye yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar verme amacıyla mirası reddederse, alacaklıları veya iflas dairesi kendilerine güvence verilmediği takdirde 6 ay içinde reddin iptalini isteyebilir.
Mirasçının kendine kalan mirası reddetmesi muristen kendisine kalan dul veya yetim aylığını almasına engel teşkil etmez. Murisin yıllar boyu devlete yatırdığı primler neticesinde altsoyu ve eşinin üzerinde doğrudan doğruya doğan bir hak olduğu için mirasın reddedilmesi engel değildir